Anma Programı



DÂR-I BEKÂYA İRTİHAL EYLEMİŞ OLAN HOCALARIMIZI RAHMETLE YÂD ETTİK

Programımız Kuran-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından Sayın Dekanımız Prof. Dr. Mürteza Bedir vefat eden hocalarımızla olan hatıralarını bizlerle paylaştı.

“Fakir değildi, fakrı yaşardı”

Prof. Dr. Salim Öğüt hocanın yakın dostu Doç. Dr. Abdurrahman Özdemir’in Salim Hocayı tanıtan konuşmasıyla devam eden programda duygu dolu anlar yaşandı. Sayın Özdemir, Salim hocayı tanıtırken “Abimin ömrü fakr ve gurbet içerisinde geçti. Fakir değildi ama fakrı yaşardı” ifadelerini kullandı.

Özdemir, Kemal Paşazade’nin Yavuz Sultan Selim‘in vefatı üzerine onun çok kısa hayatına çok işler sığdırmasına telvihen söylediği “Şu söz onun hayatını anlatacak bir sehli mümtenidir” diyerek Kemal Paşazâde’nin şu şiirini okudu ve konuşmasına son verdi.

Şems-i asr idi,asrda şemsün,

Zilli memdûd olur, zamanı kasir.

(Asrın güneşiydi; güneşin de ikindi vakti gibiydi.

Gölgesi çok uzun; ancak, zamanı kısaydı.)

Prof. Dr. Salim Öğüt hocamızın oğlu Dr. Selman Öğüt de muhterem babasını yâd etmek için yaptığı konuşmasında babasının namaz aşığı ve makama, mevkiye değer vermeyen bir kişiliğe sahip olduğundan bahsetti ve babasının bu konuda kendisine söylediği şu sözü bizlerle paylaştı.
“Ben koltuğu şereflendiririm koltuk beni şereflendirmez

Baklayla soğanla idare edene kimse hükmedemez”
Öğüt konuşmasının devamında muhterem babasını şu iki beyitle anlattı.

İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm

Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir;

Kabirde geçer akça neyse onu biriktir!..

Mevlüd Kandili’nde Doğdu, 63 Yaşında Vefat Etti

Programımız Prof. Dr. Mevlüt Güngör hocamızın yakın öğrencisi Muhammed Selman Çalışkan’ın Mevlüt Güngör hocayla ilgili anılarını anlatmasıyla devam etti.

Muhammed Selman Çalışkan, Mevlüt adında olan hocamızın bir Mevlüt kandilinde ve Peygamber Efendimizin vefat etmiş olduğu yaşta 63 yaşında vefat etmesinin ilginç bir tesadüf olduğunu belirtti.
Mevlüt Hocanın Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak konusunda çok büyük bir hassasiyete sahip olduğunu söyleyen Çalışkan, Hocaya ilk defa tefsirden yüksek lisans yapmak istediğini söylediğinde hocanın kendisine “Kuran’ı Kerim’i kaç defa anlayarak okudun” sualini yönelletiğini ve bu sualin kendisinde çok derin bir etki uyandırdığını söyledi.

Aynı zamanda Mevlüt hocanın derslerinde en fazla üzerinde durduğu temanın ‘Tevhid’ ve ‘Şirk’ olduğunu söyleyen Çalışkan, Yusuf Suresinde yer alan  وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللّهِ إِلاَّ وَهُم مُّشْرِكُونَ  ayetinin Mevlüt hoca için çok büyük bir anlam ifade ettiğinden ve hocanın bu ayeti çok önemsediğinden bahsetti.

Son olarak Mevlüt hocanın ilmek ilmek işlediği bir mushafının olduğundan bahseden Çalışkan, Hocanın bu mushafına çok önem verdiğinden ve yılların mahsülü Kuran birikimini oraya işlediğinden bahsetti. Mevlüt Hoca ameliyata girmeden önce de bu mushafını sormuş ve mushafını yanında götürmüştü.

Benim kabir taşım da oranın tapusunun bir harfi olsun, işareti olsun”

En son aramızdan ayrılan Prof. Dr. Muhammed Aruçi hocamızı da bizlere 22. Dönem Milletvekili araştırmacı yazar Resul Tosun anlattı.

Muhammed Aruçi’nin hem bir akademisyen, hem de çağdaş bir mücahit olduğunu söyleyen Tosun, “Onun için Makedonya’daki islami hüviyetin, islami hayatın, islami kültürün, Müslümanlığın hayatta kalması, yaşaması çok önemliydi.” dedi.

Onun bir âlim ve bir aksiyon insanı olduğuna dikkat çeken Tosun, Muhammed Aruçi’nin Bosna Hersek’teki mücadele yıllarında Bilge Kral Aliye İzzetbegoviç’in en önemli yardımcılarından birisi olduğunu söyledi.
“O ruhaniyeti son derece yüksek, samimi ve ihlâslı bir insandı”

Resul Tosun, hocanın çalışma azmini “Kendisini her ziyaret edişimde ben kalkmak istiyorum, ben fakülteye gitmek istiyorum, ben ders vermek istiyorum, ben Makedonya’ya gitmek istiyorum diye ısrarla o çalışma azmini hasta yatağında dahi izhar ederdi.” sözleriyle anlattı.

Doktorunun kendisine derst anlatmayı, fakülteye gelmeyi yasaklamasına rağmen onun Fakülte’ye gelmesi ve ders anlatması, “Ben ancak burada huzur bulabiliyorum, ben aslında burada iyileşiyorum” demesi onun ilme ve öğrencilerine olan aşkının bir tezahürüydü…

O son nefesinde dahi bizlere ders vererek, adeta içerisindeki cihat ruhunu izhar ederek şu vasiyette bulunmuştu:

“Zaten İstanbuldan da kabir satın almışlar ama beni Makedonya’ya defnedin çünkü orası bir İslam toprağıdır. Benim kabir taşım da oranın tapusunun bir harfi olsun, işareti olsun…”

Programımız Prof. Dr. Mustafa Karataş hocanın yaptığı hatim duasıyla sona erdi. Müteveffa hocalarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz…