Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Daru'l-funun İlahiyat Vakfı'nın düzenlediği iftar programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Daru'l-fünun İlahiyat Vakfı'nın düzenlediği iftar programına katıldı. İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde gerçekleştirilen iftar programında, İstanbul Üni. İlahiyat Fakültesinin mensupları, ilim adamları ve çok sayıda davetli hazır bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftardan sonra katılımcılara hitaben bir konuşma yaptı. Konuşmasına katılımcıları selamlayarak ve iftarı düzenleyen İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir ile yönetimine teşekkür ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul İlahiyat Fakültesi’nin, Türkiye’de önemli bir geleneğin temsilcisi olması bakımından gönlünde farklı bir yere sahip olduğunu söyledi. “Her şeyden önce bu okulun, cennet mekân Sultan 2. Abdülhamit tarafından kurulmuş olması çok değerlidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, fakültenin Cumhuriyet döneminde uzun süre tek dinî ihtisas merkezi olarak faaliyet gösterdiğini, 1933 yılında diğer dinî kurumlarla birlikte kapatıldığını, 60 yıl sonra 1992 yılında yeniden ihya edilip bugünkü haline ancak 2007 yılında gelebildiğini hatırlattı.
Bugün, 140 kişilik öğretim kadrosu ve 5 bin lisans ve lisansüstü öğrencisiyle faaliyetlerini sürdüren ilahiyat fakültesinin, yeniden açılıp bugünkü haline kavuşturulmasında emeği geçen herkese teşekkür ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, fakültenin Fatih’te yapılması planlanan yeni kampüsü ile ilgili çalışmaların süratle sonuçlanmasından da memnuniyet duyacağını ifade etti.
“SON 2 YÜZYILDA YAŞADIĞIMIZ DERİN SARSINTILAR EN ÇOK DA İNANÇ KURUMLARINDA HİSSEDİLDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşadığımız coğrafyanın geçen 2 yüzyılda yaşadığı derin sarsıntıların en çok inanç kurumlarında hissedildiğini kaydederek, “Kimi zaman yozlaşmayla, iç çürümeyle, ama çoğu defa dışarıdan yapılan saldırılarla zayıflatılan, hırpalanan inanç kurumlarımız, milletimize hak ettiği hizmetleri sunmaktan alıkonmak istendi” diye konuştu. Ülkemizde Batılılaşma çabalarının uzun süre bilinçsizce ve hatta sadece hevese, tercümeye dayalı şekilde yürütülmeye çalışıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte Batı’nın idari ve hukuki birimleriyle birlikte, dinî anlayışının da, adeta hazır bir gömlek gibi milletimize giydirilmeye çalışıldığını söyledi.
“MİLLETİMİZ, VARLIĞINA SALDIRI OLARAK GÖRDÜĞÜ BU TÜR GİRİŞİMLERE DOĞAL BİR REFLEKSLE KARŞI KOYDU”
Buna karşılık Türk milletinin, doğrudan varlığına saldırı olarak gördüğü bu tür girişimlere, doğal bir refleksle karşı koyduğunu ve elindeki mevcut imkânlarla inancını korumaya aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hani biz sürekli ‘millî irade, millî irade’ diyoruz ya… İşte o millî iradenin sesine sonuna kadar kulak tıkamanın mümkün olmadığının en bariz örneği, ülkemizde inanç kurumları alanında yaşanan gelişmelerdir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ezanın aslına döndürülmesi, imam hatip okullarının açılması ve ilahiyat fakültelerinin yaygınlaşması başta olmak üzere, bu yöndeki gelişmelerin hepsinin gerisinde aynı şeyin; milletin bu talebinin ve ısrarının olduğunu dile getirdi.
“SADECE EZAN MESELESİ BİLE MİLLETİN GÖNÜL DÜNYASINDA DERİN İZLER BIRAKMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte ezanların orijinal haliyle okunması yasağının kaldırılıp aslına çevrildiğinde, milletin yaşadığı sevince işaret ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir şehrimizde, aynı vaktin ezanı, tam yedi defa tekrar tekrar okunuyor. Millet, o mübarek nidaya öylesine hasret kalmış ki, doymuyor ve ezanı defalarca okutuyor. İstanbul’da müezzinler, ezanı birbirlerinden devralarak okuyorlar, şehri adeta bir ezan çemberine alıyorlar. Minareden duydukları o mübarek nidaya inanamayıp bulunduğu yerde saatlerce çöküp kalan insanlara rastlanıyor. Bakınız, sadece bir ezan meselesi, milletin gönül dünyasında, inanç dünyasında ne kadar derin izler bırakıyor. Aynı durum, imam hatipler için de geçerlidir. Bu okulların kuruluşunun önü açıldığında, Anadolu’nun dört bir yanında, aksakallı mübarek insanlar kapı kapı dolaşıp yardım topluyor ve hemen bu hizmetin ihyasına başlıyorlardı. İmam hatipleri sadece sıradan bir okul olarak asla göremeyiz. Bu kurumlar, sınıflarda verilen, kitapların içinde tanımlanan hizmetler yanında, asıl ders aralarında, derslerden sonra, akşam pansiyonlarda yapılan sohbetlerin oluşturduğu iklim bakımından da önemliydi.”
Bu okulların inşası ve yaşaması için gecesini gündüzüne katarak çalışanların herhangi bir eğitim kurumu değil, bir medeniyet inşa ettiklerinin bilinci içinde olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilahiyat fakültelerinin de aynı şekilde, bir eğitim kurumu olmanın ötesinde, milletin kalbine hitap eden, manevi dünyasını doyuran çeşmeler olarak hizmet verdiğini ve vermeye devam ettiğini belirtti.
“İMAM HATİP LİSELERİ VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDEKİ HİZMETLERE DESTEK VERMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Bir imam hatip okulu mezunu olarak, bu eğitim kurumlarının genç dimağlara ve gönüllere nasıl bir etki yaptığını iyi bildiğini, geçmişten geleceğe giden yolda gençlerin beden ve zihinleriyle birlikte kalplerinin de sağlıklı şekilde gelişmesini sağlamak için bu okullara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da imam hatip liselerinde ve ilahiyat fakültelerinde yürütülen hizmetlere her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Haber ve fotograflar Cumhurbaşkanlığı sitesinden alınmıştır. Haberin devamı için