I. İslam Felsefesi Lisansüstü Çalışmalar Sempozyumu Yapıldı
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı’nın, “I. İslam Felsefesi Lisansüstü Sempozyumu” 30 Ekim tarihinde online olarak gerçekleştirildi. Sempozyumun açılış ve selamlama konuşmalarını Darülfünun İlahiyat Vakfı ve İlahiyat Fakültesi adına Ramazan Muslu yaptı. Daha sonra İslam Felsefesi bölümü başkanı Prof. Dr. Ömer Mahir Alper açılış konuşmalarını icra etti. Sempozyumun ilk oturumunda ontoloji, bilgi ve felsefe tarihi yazıcılığına dair tebliğler sunuldu. Oturumun ilk tebliğinde özellikle metafizik ve ontolojiye dair bahislerin nirengi noktasını teşkil eden İlk İllet’in basit varlığı ile tam illet olması arasındaki ilişkinin seyrinde mutlak varlık anlamının eksik illet olma imkânı, iki Osmanlı âlimi tarafından kaleme alınan risâleler eşliğinde takdim edildi. İkinci tebliğde ise epistemolojiye dair bir mesele olarak bilginin kategorisine dair tartışmalar, Ebû İshak Neyrizî’nin Cürcânî eleştirileri merkeze alınarak ele alındı. Son tebliğde ise İran’da süre gelen felsefî düşünce faaliyetinin salt Molla Sadrâ ve İsfahan okulu gibi bir adlandırmayla sınırlandırılmasına karşılık eleştirel bir sunum ele alındı. Bu bağlamda İsfahan havzasında ön plana çıkan diğer âlim ve eserlerin ihmâl edilmemesi gerektiği vurgulandı. Sempozyumun ikinci oturumunda epistemoloji, dil, mantık ve psikoloji ilimlerine dair tebliğler sunuldu. İlk olarak Gettier adlı çağdaş filozofun bilginin tanımına dair görüşleri ile Fârâbî’nin bu meseleye dair sistematize ettiği ilkeleri arasında karşılaştırma merkezli bir okuma denemesi yapıldı. İkinci tebliğde ise Osmanlı âlimi Birgivî’nin dil ilimlerine dair kaleme aldığı eserinde mantık ilkelerinin etkisine dair bir soruşturmaya yer verildi. Son tebliğde ise İbn Sînâ’nın kendilik bilincine dair görüşlerinin idrâk süreciyle olan ilişkisi ele alındı. Sempozyumun üçüncü oturumunda ilk olarak İslâm felsefesinin önemli bir ekolü olan İşrâkiliğin özgünlüğü ve karakteristik özelliklerine yer verildi. İkinci tebliğde Sühreverdî’nin nefse dair görüşlerinin bütün boyutları ele alındıktan sonra, Hint alt kıtasından Molla Mahmud Civanpûrî ve hudûs-i dehrî eleştirisi Mir Dâmad’ın görüşleri dikkate alınarak karşılaştırıldı. Sempozyumun son oturumunun ilk tebliğinde ise İşrâkî felsefeye dair şerhiyle ön plana çıkmasına karşılık Kutbuttin Şîrâzî’de Meşşâî geleneğin yeri ve etkisine değinildi. Akabinde düşünce tarihi yazıcılığıyla ilişkili olarak farklı Gazâlî tasavvurlarının tarihsel arka planına yer verildikten sonra, Gazzalî’nin İhyâu Ulûmi’d-Din adlı eseri bağlamında tevhid ve tevekküle dair görüşlerine yer verildi. Sempozyumun değerlendirme oturumunda ise Veysel Kaya ve Cüneyt Kaya, İslam felsefesi çalışmalarına dair ön plana çıkan husulara değindikten sonra düşünce tarihinde ihmâl edilmemesi gereken kısımlara değinip ilgili sempozyumun sürekliliğinin önemine değindiler.