Fakültemiz
1914 yılında İstanbul’daki bütün medreselerin, “Dâru’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri” adı altında toplanması üzerine Dârülfünûn İlahiyat Şubesi de Âlî kısmı olarak buraya devredilmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreselerin Maarif vekaletine bağlanması sonucu Medreselerin Âlî Kısmı İstanbul Dârülfünûnu bünyesinde açılan İlahiyat Fakültesi’ne devredilmişti. Bu fakültede tefsir, hadis, fıkıh gibi temel dini derslerin yanında, Arap edebiyatı, felsefe-kelam, ahlak-içtimaiyat, İslam tarihi, dinler tarihi gibi dersler de okutulmaktaydı. Ayrıca Arapça, Farsça, Fransızca da okutulan dersler arasındaydı.
Darulfünun ve bağlı fakülteler 31 Temmuz 1933 tarihinde kapatılmıştır. Böylece Darulfünunun bünyesinde yer alan İlahiyat Fakültesi de kapanmış oldu. 1933 tarihinde Dârülfünûn’dan Üniversiteye geçilince İlahiyat Fakültesi de İslam Tetkikleri Enstitüsü’ne dönüştürüldü. 1992 yılında ise İstanbul Üniversitesi çatısında İlahiyat Fakültesi yeniden kuruldu.
1996 yılından beri öğrenci almakta ve eğitim–öğretime devam eden İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, lisans eğitimi yanında, yüksek lisans ve doktora eğitimini de sürdürmektedir.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, ilk mezunlarını 2000-2001 öğretim yılında vermiştir.
DEKANLAR
1. Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK 1993 – 2002
2. Prof. Dr. Emrullah YÜKSEL 2002 – 2005
3. Prof. Dr. Fahri KAYADİBİ 2005 – 2009
4. Prof. Dr. Şinasi GÜNDÜZ 2009 – 2012
5. Prof. Dr. Mürteza BEDİR 2013-2020
6. Prof Dr. Ramazan MUSLU 2020-...
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ülkemizde kurulan ilk ilahiyat fakültesidir. Ülkemize ve insanlığa yararlı bilgi üretmeyi ve alanında her yönden yetkin ilahiyatçılar yetiştirmeyi kendisine görev edinen fakültemizin temelleri 1900 yılında kurulan Darülfünun-ı Şâhâne’nin Ulûm-ı Âliye-i Dîniyye şubesi ile atılmıştır. 1924 tarihinde yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile İstanbul Darülfünunu bünyesinde müstakil bir fakülte olarak tesis edilen fakültemiz, aynı senenin Mayıs ayında öğrenci kabul etmeye başlamıştır. İlahiyat Fakültesi böylelikle, daha sonra İstanbul Üniversitesi adını alacak olan İstanbul Darülfünûnu çatısı altında bulunan ilk beş fakülteden biri olmuştur. Diğer taraftan fakültenin kökleri Selçuklu medrese sistemine kadar uzanır. Fatih Medresesi, Süleymaniye Medreseleri ve Darülfünûn-ı Osmânî’nin müfredatı, bu kurumlarda talebe ve hoca olarak bulunan ilim erbâbının müktesebatı aynı köklerden geçerek bize ulaşır. Bu süreçte Tanzimat ve Cumhuriyet tecrübeleri, reformlar ve çeşitli düzenlemeler de bulunur.
Fakültemiz, devraldığı bu muazzam mirası, alanında yetkin iki yüze yakın öğretim elemanı ile bilimsellikten ve kaliteden taviz vermeden, etik ve evrensel değerlerle uyum içinde genişletmeye ve dönüştürmeye devam etmektedir. Yegâne amacımız geçmiş ve geleceği buluşturarak bu kadim ağaca yeni dallar eklemek, kökler ile meyveler arasındaki irtibatı canlı tutmaktır. Küreselleşen dünyada, farklı diller, kültürler ve dinler ile yakın temas sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir imkân meselesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu imkânı öğrenci ve öğretim elemanı değişim programları ile kullanan İstanbul Üniversitesi dünyanın farklı coğrafyaları ile bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunmakta, tüm bu akademik hareketlilik ise fakültemiz öğrencileri için yeni perspektifler sunmaktadır. Bu doğrultuda faaliyet gösteren Mevlana, Erasmus, Farabi değişim programları ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile koordineli olarak gerçekleştirilen Uluslararası İlahiyat Programı sayesinde, öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımız Doğu’dan ve Batı’dan farklı miraslara temas etmekte, bize has bir tecrübeyi bir taraftan zenginleştirirken diğer taraftan bizim ötemize taşımakta ve dokuduğu çevreleri etkilemektedir. Yine fakültemiz bünyesinde gerek lisans gerekse lisans üstü düzeyde Türkçe programların dışında geliştirilmiş olan Arapça ve İngilizce programlar fakültemizin çok kültürlü yapısını taşıyan temel sütunlardır. Bu programlar, bir taraftan öğrencilerimize, Arap ve batı dünyasının entelektüel birikimine aracısız erişim imkânı sağlarken diğer taraftan da dünyanın farklı coğrafyalarından gelen öğrencilere eğitim imkanları sunmaktadır.
İslam medeniyeti, kendisini doğuran temel dinamikleri, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin de bir örneğini teşkil ettiği bu çok kültürlülük ve ilmî zenginliğe borçludur. Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde yetişen talebeler Arapça ve Farsçaya hâkim olarak icazet alıyor; ilim tahsil etmek için meşakkatli yolculuklara çıkıyorlardı. Fakültenin, modern bir eğitim kurumu olarak faaliyetine başladığı 1924 yılında lise mezunlarını ancak Arapça ve Farsça’dan imtihan ederek kabul etmesi ve medreselerden de öğrenci devralması, tevârüs edilen ilim geleneği ile kurulan irtibatı göstermesi açısından sembolik bir değer taşır. Fakültenin bugün itibarıyla da İslam medeniyeti mirasını hakkıyla devraldığına dair bir diğer gösterge, Tefsir, Hadis, Kelam, İslam Hukuku ve Kıraat gibi temel İslamî ilimlerin yanı sıra Mantık ve Felsefe (düşünce) alanında da eğitim vermesidir. Tüm bu ilim dallarının manevi boyutu tasavvuf; estetik boyutu ise İslam sanatları alanında verilen derslerle itmam edilmektedir. İslam medeniyeti mirasının art alanında taşıdığı daha geniş ağları idrake İslam Tarihi, İslam Mezhepleri Tarihi ve Dinler Tarihi dersleri ile ulaşmaya çalışan müfredatımız, bu muazzam mirası bugünün sosyal alanlarıyla birleştirme vazifesini ise -diğerlerine ilave olarak- Din Eğitimi, Din Psikolojisi ve Din Sosyolojisi alanında verilen dersler ile ifa eder.
Büyük fikir ve gönül adamlarını yetiştiren bir geleneği tevarüs etmek, medeniyetler kavşağı bir şehirde bulunmak, diğer taraftan farklı coğrafyalara ve geleneklere ulaşabilecek araçlara sahip olmak ve hem şimdide hem mazide olabilmek… Fakültemizin sahip olduğu tüm bu eşi bulunmaz özellikler, aynı zamanda fakültemize büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bünyesindeki eğitim faaliyetlerini ve araştırmaları evrensel bir seviyeye çıkararak ilim dünyasında referans olarak kabul edilen bir fakülte olma mefkûresiyle hareket eden fakültemizin, alanında yetkin öğretim elemanlarımız ve ilim, hikmet ve marifet talibi öğrencilerimizin ortak gayretleri ile bu sorumluluğun üstesinden geleceğine inancımız tamdır. Devraldığımız mirası daha ileri noktalara taşımak ve gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarabilmek en öncelikli amacımız olacaktır. Bu ise ancak samimi niyet ve kolektif çabalarla gerçekleşecektir.
Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Prof. Dr. Ramazan Muslu
Dekan
darulfunun ilahiyat dergisi için TIKLAYINIZ